Saçlar Neden Duşta Daha Fazla Dökülür?

Duştan çıkar çıkmaz yapmanız gereken şeylerden biri de duş sonrasında banyodan saçlarınızı temizlenmesidir. Bu durum size korku ve ya endişe veriyorsa bunları geride bıraka bilirsiniz. Çünkü hemen hemen herkes aynı sorunlarla boğuşuyor. Duşta saç dökülmesinin pek çok nedeni var ve bu durum tamamen normal bir durumdur.

Stres: Stres vücudumuzdaki ve zihnimizdeki her değişimi etkilediği gibi saçların dökülmesine de neden olmaktadır. Bu normal zamanlarda olabileceği gibi duşta saça dokunmanın ya da baskı uygulamanın çekilmenin dahi etkisiyle daha fazla da yaşandığı gözlenmektedir.duşta saç dökülmesi nedenleri, saçlar neden dökülür, saç dökülme hızlanması

Saçların kalınlığı: Saç tellerinin kalın olması aynı zamanda daha gür olmalarını da sağlıyor ve diğer saç tiplerine oranla daha fazla saç olduğu için daha fazla kayıp yaşanılması muhtemeldir.

Saçların Taranması: Eğer ki, saçınızı duşta tarayanlardansanız ıslak saçların daha hassas olması nedeniyle kopup dökülmeler yaşamanız oldukça normal bir durumdur.

Duş rutinlerinin olması: Saçı şampuanlarken ve ya bakım uygulanırken saç derisi canlandığı için saçların dökülmelerin yaşanması normaldir. Özellikle son aldığınız duştan sonra birkaç gün geçtiğinde aldığınız duşta bu dökülmelerin daha fazla olduğunu bile farkı görebilirsiniz.

Baskı uygulanması: Duşa girmeden hemen önce saç tokanızı çıkarırken, atkuyruğunuzu ve ya örgünüzü açtığınız zaman aslında toplu olduğu sırada kopan saç tellerinin aralardan düşmesiyle karşılaşılır. Bu durumun nedeni o an döküldüğünü sansanız dahi bunun nedeni dökülmüş saçların olmasıdır.

Dökülmeyi nasıl önlenir?

Doğru şampuan kullanımı: Saçlarınızdaki dökülmelerin hatta oluşan yıpranmaları önleyebilmek ve ihtiyacı olan nemi sağlamak için saç ihtiyacınıza uygun bir şampuan kullanmaya özen göstermelisiniz. Saçın ihtiyaç duyduğu bakımı sağlayınca farkı gözlemleyeceksiniz.

Stresle mücadele edilmesi: İçerisinde bulunduğunuz durum sizi oldukça zorlayabilir.  Fakat sağlığınız için stresle mücadele etmeye çalışmak önemlidir. Bu durumu birkaç basit adımda uygulayabilirsiniz. Gün içerisinde egzersiz yapmaya ya da meditasyona biraz zaman ayırınız. Bunun yanı sıra kendinize zaman ayırmayı da unutmamanız gerekiyor. Sevdiğiniz şeyleri yapın, size kendinizi iyi hissettiren bir film izleyebilir ve ya çok sevdiğiniz arkadaşlarınızla vakit geçirin. Özellikle uyku düzeni de stresi engelleyen faktörler arasında yer alıyor.

Ortodontinin diş sağlığı üzerindeki etkisi nedir?

Ortodonti diş ile alakalı bilim dalıdır. Latince bir kelimedir. Ortodonti bilim dalının gelişmesi ile birlikte tedavi yöntemleri de artmaktadır. Ortodontit tedavisi uygulayan kişiye ortodontis ve ya ortodontist adı verilmektedir. Ortodontist olabilmek için 5 yıl eğitim süresi olan diş hekimliği fakültesinden mezun olmak ve bunu üstüne 4 yıl daha uzmanlık eğitimi almak gereklidir.

Ortodonti son yıllarda artan estetik kaygı oranıyla daha fazla tercih edilmeye başlanmıştır. Özellikle sosyal medya ve internetin gelişmesi ile insanların fotoğraflarının daha büyük kitlelere yayılmaları ve her an nerede ne şekilde ne yaptığımızın görünebilmesi ile insanlar diş görünüşlerine daha çok önem vermeye başlamıştır. Bu sebepten dişleri çapraşık olan, çene bozuklukları bulunan kişiler etkilenmiştir.ortodontinin sağlığa etkisi, ortodonti nelerle ilgilenir, ortodonti tedavisi

Ortodonti, diş çapraşıklıkları, ağız ve çene çevresindeki estetik bozuklukları tedavi eder ve insanı güzel bir görüntüye kavuşturur. Estetik açıdan olduğu kadar sağlık açısında da önemlidir. Çapraşık dişlere sahip olan biri diş fırçalarken tüm dişlerinin hijyenini sağlamakta zorlanabilir. Bu da çeşitli diş hastalıkları ve diş eti hastalıklarına yol açar. Ortodontist tedavisi görmemek bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı daha büyük kayıplara yol açabilir.

Ortodontik bozukluklar doğuştan olabileceği gibi çocuk yaştaki kötü alışkanlıklar ile de oluşabilir. Dudak, kalem ısırma, parmak emme yalancı emzik emme gibi sebeplerden dolayı ortodontik bozuklukları meydana gelebilir. O yaşlarda dişler tam gelişmemiş oldukları için ufak bir darbeden hasar görüp kalıcı değişikliklere yol açabilmektedir. Ebeveynlerin çok dikkatli olması ve bu konularda çocuklarını uyarmaları gerekir.

Ortodonti kelimesi ortos ve dontos kelimelerin birleşimden oluşur. Ortos düzeltmek dontos ise diş anlamına gelir. Ortondositin hedefi diş ve çene bozukluklarından meydana gelen konuşma, estetik ve solunum yolları sıkıntılarını yok etmektir. Ortodontik bozuklıklar ağız bölgesi bozuklukları olduğu çeşitli solunum yolu hastalıklarına sebep olabilir. Çiğneme bozuklukları da hastanın en çok şikayet ettiği şeylerden biridir. Diş ve çenesinde bozukluklar olan biri çiğnemede de sıkıntı çeker ve yemek yemek kişi için güçlenir. Ortodonti genel hatları ile bu şekilde diş sağlığına etki eder.

Stockholm Sendromu

Stockholm Sendromu ilk olarak 1973 yılında ortaya çıkmış bir sendrom türüdür. İlk olarak bu sendrom türü 23 Ağustos 1973 günü ortaya çıkmıştır. Bir banka soygunu sırasında Stockholm’de yer alan bir banka soyguncular tarafından hedef alınmıştır. Bankayı soymak için soyguncular birçok kişiyi rehine almıştır. Fakat bu kişiler rehinelere karşı kötü davranmamış üstüne onlara iyi bir şekilde bile davranmışlardır. Bunun sonucunda birçok rehine de artık rehine psikolojisinden çıkıp daha çok soygunculara yardım eder hale gelmiştir. Öyle ki birçok olayda soyguncuları uyarıp onlara yardımcı bile olmuşlardır.stockholm sendromu nedir, stockholm sendromu belirtileri, stockholm sendromu nasıl anlaşılır

Daha sonrasında soyguncuların soygun girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Fakat asıl ilginç olaylar da bundan sonra gerçekleşmiştir. Birçok farklı rehine soyguncular aleyhine bir şey söylemedikleri gibi aynı zamanda onların avukat masrafı gibi birçok masrafını da ödemişlerdir. Üstüne rehinelerden bir tanesi o dönemki nişanlısından ayrılıp soygunculardan bir tanesiyle evlenmiştir. İşte bu durum Psikiyatr Nils Bejerot tarafından Stockholm Sendromu olarak literatüre geçmiştir.

Daha sonrasında da birçok olayda rehine ya da mağdurların suçlulara karşı derin duygular beslediği anlaşılmıştır. Yani Stockholm’de gerçekleşen bu olay ne ilk ne de sondu. Bu sebeple de yapılan araştırmalar sonucunda neden bu tür olayların olduğu konusunda birçok bilim adamı ve psikiyatr belli başlı sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bu sonuçları incelemek gerekirse;

  • İnsanlar en ufak iyilikte bile içinde bulundukları durumu ikinci plana atıp karşı tarafa bir sevgi ya da şükran hissinde bulunabilirler.
  • Bu tür durumlarda karşı tarafın kötü davranmaması için onlara karşı iyi şekilde davranmaya şartlanabilirler.
  • İstismarı yapan kişiye duyulan empati de bir sebep olabilir. Onun bu istismarı yapmasının altında başka sebepler olduğunu düşünerek ona hak verebilir.
  • İstismarcı eğer ona karşı iyi davranıyorsa bu durumda onu kendisinin hayatını bağışlayan bir kişi olarak görür. Bu sebeple de kendini ona karşı borçlu hisseder.

Bu gibi birçok çıkarım sonucunda Stockholm Sendromu’nun belli bir mantığa oturtulduğunu söyleyebiliriz. Bu sendromun tam tersi de Lima Sendromu’dur. Bu sendromda rehin alan kişi yani istismarcı kendisini rehin alınan kişinin yerine koyar ve ona oldukça iyi davranır.

Kas Gevşetici Bitkisel Çay Tarifleri

Kas ve eklem ağrıları özellikle kış aylarında bir hayli artan ve en az grip kadar zor olan bir rahatsızlıktır. Kimi zaman ağların sebebi soğuklar olurken kimi zaman ise ağır bir şey kaldırmak, ters pozisyonda uyumak gibi nedenler olabilir. Peki kas gevşetici etkisi olan bitkisel çaylar nelerdir, nasıl hazırlanır?kas gevşetici çay, bitkisel çay, kas gevşetici çaylar

  1. Biberiye Çayı

Biberiye genellikle yemeklerde kullanılan bir bitkidir. Özellikle tavuk yemeklerine verdiği güzel aroma ve lezzet ile bilinmektedir. Biberiye güçlü bir kas gevşeticisidir. Kaslarınızın ve eklemlerinizin ağrıdığı günlerde günde 1-2 fincan tüketebilirsiniz. Taze olarak demleyip tüketmeniz daha doğru olacaktır.

  1. Papatya Çayı

Papatya çayı rahatlatıcı özelliği ile öne çıkan bitkisel çaylardan biridir. Ayrıca papatya çayının ağrı kesici özelliği de vardır. Yorucu günlerin, ağır egzersizlerin sonunda papatya çayı demleyerek ağrıları hafifletebilirsiniz. İçeriğindeki mineraller sayesinde kaslar kısa süre içerisinde gevşeyecek ve ağrılar yok olacaktır.

  1. Lavanta Çayı

Lavanta çayı en güzel kokuya sahip çaylardan biridir. Kokusu bile rahatlamanıza yetecektir. Lavanta çayını demleyerek günde 1-2 fincan kadar tüketebilirsiniz. Özellikle çok yorulduğunuz günlerde lavanta çayı demleyerek kas ve eklem ağrılarınızı büyük ölçüde azaltabilirsiniz.

  1. Nane Çayı

Vitamin ve mineral açısından en zengin bitkilerden olan nanenin kış aylarında çok tüketilmesi gerekir.  Sindirim sistemine, uyku bozukluğuna ve kas ağrılarına oldukça iyi gelen bir bitkidir. Nane limon çayı şeklinde de tüketerek kas ve eklem ağrılarınızı büyük oranda hafifletebilirsiniz. Kas gevşetici ilaçlar kullanmak yerine bir nane çayı demlemek daha doğru olacaktır.

  1. Yeşil Çay

Yeşil çay yüzyıllar boyunca Asya ülkelerinde tedavi edici bitkilerden biri olmuştur. Pek çok hastalığa iyi geldiği oldukça faydalı ve neredeyse kalorisi olmayan bir bitkidir. Antioksidan özelliğinin yanı sıra kas gevşetici etkisi ile de ön plana çıkmaktadır. Sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemi için sık sık tüketilebilir. Eklem ve kas ağrılarının hafifletilmesinde oldukça etkilidir. Günde 1-2 fincan yeşil çay tüketmek yeterli olacaktır. Tadını beğenmiyorsanız aromalı yeşil çayları da tüketebilirsiniz.

Light ve şekersiz İfadelerine Kanmayın

Diyet, Light ve Şekersiz olarak satışa sunulan yiyecekler, şeker ve kalorisi düşük yiyeceklerdir. İlk bakışta hepsi aynı şeyi ifade ediyor gibi görünse de, gerçek farklıdır. Diyabetik, light, şekersiz bir diyet yemeğinin ne anlama geldiğini analiz ederek ne yediğimizi bilmek gerekir. Şeker hastaları için öncülük edilen şekersiz gıdalar çeşitli tatlandırıcılar içerebilir, ancak şeker içermezler. Light veya Diyet gıdalar, kalorisi ve şekeri düşük gıdalardır. Bu, şeker içerebilecekleri anlamına gelir. Şeker veya diyabetik olarak etiketlenmemiş light yiyecekler şeker içerebilir. Kilo vermek istiyorsanız marketlerden alacağınız paketli gıdaların üzerinde yazan besin değerlerini ve kalorilerini kontrol etmeli ve şeker miktarını sorgulamalısınız. Gerekirse bir uzmana danışabilir, öğünleri günlük ihtiyaçlarınıza göre planlamalısınız.light gıdalar, şekersiz gıdalar, şekersiz gıda tüketimi

Light ürünlerinin sayısına dikkat edin!

Diyet yapıyorsanız ve kilo vermek istiyorsanız light ve diyetetik yiyecekleri tercih etmenizde fayda var. Ancak bu besinlerden bahsederken “diyet, light ve şekersiz” sözlerine aldanmayın. Bir ürünün light ve şekersiz olması, sonsuza kadar tüketebileceğiniz anlamına gelmez. Bunlar 1 yerine 2 tane yiyebileceğiniz, ancak yine de şeker ve yağ içerdiğinden az miktarda da olsa kontrollü tüketmeniz gerekir. Önceden paketlenmiş gıdaları light gıdalar şeklinde tüketerek kilo alan kişilerin birçok örneği vardır. Ancak light gıdalardan kontrollü bir şekilde tüketerek faydalanabiliriz.

Light yiyeceklerde; Ürünün bir porsiyonunun yağ içeriği 0,5 gramdan azsa, ürün 5 kaloriden azsa ürün “yağsız”, 2 mg’dan az kolesterol içeriyorsa “kalorisiz”, “hayır” kolesterol”. Bir ürün 3 gram veya daha az yağ içeriyorsa “az yağlı” Bir porsiyon % daha az yağ içeriyorsa “yağı azaltılmış” ibaresi ile pazarlandığını bilmelisiniz.

Şekersiz light yiyecekler sağlıklı mı?

Öncelikle şunu hatırlamakta fayda var; Önceden paketlenmiş, yani işlenmiş yiyecekler 0 sağlıklı değildir. Ödeyebileceğinizden, kendi yemeğinizi evde en doğal ve sağlıklı şekilde hazırlamanızı öneririz. Ancak hem zaman hem de beceri gerektiren bu durum ne yazık ki herkes için mümkün olmamaktadır. Bu nedenle kendimizi ister istemez market raflarının önünde buluyoruz.

Paketli diyet ve light yiyecekler satın alırken mutlaka beğeneceğiniz tanınmış markaların ürünlerini tercih edin. Önce paket içeriğini ve beslenme bilgilerini okumalı, ardından satın almalısınız. İçindekiler kısmında bilmediğiniz kimyasalları çokça gördüğünüz yiyecekleri seçmemelisiniz.

Bunu unutma; Hazır ambalajlı yiyeceklerin glikoz, mısır şurubu ve tereyağı içermesi mümkündür. Bu nedenle bu tür besinlere geçmek yerine kuruyemiş ve kuruyemişleri tercih etmeniz sağlığınız açısından çok daha iyi olacaktır. Yeterince doğal ve organik yiyecekler yemek, light yiyecekler yemekten daha sağlıklıdır.

Light süt ve yoğurt nasıl tüketilmelidir?

Doğumdan ölüme kadar asla terk edilmemesi gereken besinlerin başında süt gelir. Bebeklik, çocukluk, yetişkinlik ve özellikle yaşlılık dönemlerinde sık sık süt tüketmeliyiz. Sütün faydaları saymakla sınırlı değil, en sağlıklı şekilde nasıl tüketmemiz gerektiği konusunda farklı görüşler var.

Süt ve süt ürünleri yüksek oranda yağ içerir. Kalsiyum ve D vitamini içeriği çok yüksek olan süt ve yoğurt kemik sağlığı için önemlidir. Sütü yaşam koşullarınıza ve hareketliliğinize göre seçebilirsiniz. Gün içinde hareket halindeyseniz, 1-2 saat yürüyorsanız, araba kullanmayı tercih etmiyorsanız, dışarı çıkıyorsanız, kısa bir aktif yaşam tarzınız varsa yağlı süt ve yoğurt ürünleri yiyebilirsiniz. Masa başında çalışıyorsanız çok hareket etmeyin, bu nedenle hareketsiz bir yaşam tarzınız varsa, light süt ve yoğurt seçmek vücut yağ seviyenizi kontrol etmeniz için faydalı olabilir.

Uyku Kaygısını Azaltma Yolları

Somnifobi olarak da adlandırılan uyku anksiyetesi, şiddetli ve yoğun anksiyete ile ortaya çıkan dövüş-kaç mekanizması nedeniyle artan kalp atış hızı ve artan kas gerginliğinden kaynaklanır. Özellikle anksiyete bozukluğu olan kişilerde uykusuzluk, günlük yaşamlarında stresin artmasına ve gereksiz durumlarda dahi duygusal olarak yoğun tepkilere neden olur. Vücutta yüksek düzeyde stres ve kaygıya bağlı uykusuzluk kaygıyla birleşince panik uyku bozukluğu ortaya çıkar. Uyku kalitesi süreden daha önemlidir. Gece kaygısı olarak da bilinen uyku kaygısı yaşayanlardan biriyseniz, gün içinde bu durumu tetikleyen olayları tespit etmeli ve ona göre yol belirlemelisiniz. Uykuya dalmanın doğal bir süreç olduğunu unutmayın ve gereksiz endişe ve endişeler yaşayarak kendinizi çıkmaza sokmamalısınız.uyku kaygısı, uyku kaygısı neden olur, uyku kaygısından kurtulma

Uyku kaygısının üstesinden gelmek için öneriler;

Derin nefes alın… Nefesinizi izlemeye başladığınızda, zihninizi meşgul eden endişe ve endişelerden kurtulabilirsiniz. Diyaframdan derin ve yavaş nefes almak kalp atış hızınızı düzenlemenize ve sizi sakinleştirmenize yardımcı olacağından uykuya dalmayı çok daha kolay bulacaksınız.

Rahatlatıcı Egzersizler Yapın… Kaygı ve uykusuzluk çekenler için en faydalı ipuçlarından biri gevşeme egzersizleri yapmaktır. Yavaş bir tempoda egzersiz yaparak kaslarınızı esnetebilir ve vücudunuzu gevşetebilirsiniz. Ayrıca bu tür aktiviteler zihni de rahatlatacağı için sizi stresten uzaklaştıracaktır.

Uykulu hissettiğinizde uykuya dalın… En yaygın hatalardan biri uykunuz gelmeden yatmaktır. Yatmadan önce böyle zamanlarda, zihninizi gereksiz düşüncelerle meşgul edecek ve artan endişe ve strese neden olacaksınız. Bunun yerine gözleriniz kapanmaya başladığında gereksiz düşüncelerin yatıp kalmasına izin vermemelisiniz.

Rahat bir ortam hazırlayın… Rahat bir yatak, mükemmel bir yastığın yanı sıra karanlık bir odada uyumaya çalışmalısınız. Karanlıkta salgılanan ve rahat uyumanızı sağlayan melatonin hormonu için ışık önemlidir. Uykusuzluğun sonunda hayatınızı bir kısır döngü gibi süpüreceğini düşünerek kendinizi karanlıkta uyumak için eğitebilirsiniz.

Yatmadan önce yemek yemeyi bırakın… Mide için sorun olabileceğinden özellikle ağır veya yağlı yiyecekler yemekten kaçının. Uyku sorunu olmayan kişiler için bile sorun yaratabilen besinler, bu sorunu yaşayanlar için de tetikleyici olabilir. Yatmadan birkaç saat önce beslenmeyi durdurmak; Bu hem uykunuz hem de sağlığınız için çok önemli bir önlemdir.

Bir uyku düzeniniz olmalı… Güvensizlik, kaygı ve kaygıya neden olan bir durumdur. Her gece saat kaçta uyumanız gerektiğini bulmaya çalışın, ama endişelenmeyin. Kendinize esneklik vermenin yanlış bir tarafı yok, örneğin 30 dakika önce veya sonra. Doğal ve kaliteli bir uyku için ortalama saatin belirlenmesi yeterli olacaktır.

Pozitif olmaya çalışın… Sadece uyku konusunda değil, gün içinde yaşadıklarınız konusunda da daha pozitif olabilirseniz, stres seviyeniz azalacağı için kaygı ve kaygı yaşamazsınız. Bu, özellikle geceleri uykunuz üzerinde olumlu bir etkiye sahip olacaktır.

Meditasyon yapın… Meditasyon, zihinsel berraklığa ulaşmak için yapabileceğiniz en etkili eylemlerden biridir. Bu, zihninizdeki düşünceleri susturacak, sizi daha pozitif ve dingin bir zihinle uykuya hazırlayacak önemli bir tekniktir.

Odanızda saatiniz varsa kaldırın… Kaygıya neden olan saatin sesi sizi rahatsız edecektir. Uykuya dalmaya çalışırken saatin sesini saymaya çalışmak zihninizi açacak ve uykunuzu kaçıracaktır. Kaygı hissini de arttırdığı için yatak odanızda saat varsa, uyurken mutlaka çıkarmalısınız.

Yapılacaklar listenizi kağıda yazın… İnsan zihnini tetikleyen ve etkileyen faktörlerden biri de meşgul olmanız gerektiğinin farkına varmaktır. Bunu hatırlamak yerine ertesi gün için yapılacaklar listesini not almak, ister istemez aklınızı almayacağı için daha kolay uykuya dalmanıza yardımcı olacaktır.

Bedenimizde Bulunan Ağrı Kesme Noktaları

Bazı ağrılar, özellikle gün içinde stres olmak üzere çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Birbirine bağlı birçok sinirden oluşan insan vücudunun bazı noktalarını uyararak bu ağrıları durdurabilirsiniz.

Çin’de kullanılan bir basınç tedavisi yöntemi olan akupresür masajı ağrıyı giderir. Akupresür, ilk olarak 5000 yıl önce Çin’de kullanılan eski bir tedavi yöntemidir; Bu, vücuttaki toksinlerin atılması, yüz ve sırttaki kasların yumuşatılması ve ağrıların giderilmesi amacıyla yapılır.ağrı kesme noktaları, akupunktur noktaları, vücuda baskı yaparak ağrı azaltma

Akupunktur noktalarını bilmek ve bu bölgelere baskı uygulamak, gergin kasları gevşetmek, dolaşımı iyileştirmek ve vücuttaki ağrıları gidermek için gereklidir. Ayrıca bu uygulama ile zihinsel dengesizliklerin önüne geçildiğini de belirtmek isteriz.

Çin’de uzun yıllardır kullanılan bu tedavi yöntemi artık dünya çapında birçok ülkede biliniyor ve henüz kullanılmadı. Ufak müdahaleler ile ilaç kullanılmadan vücuttaki sağlık sorunlarının giderilmesi için kullanılır.

Akupunktur noktaları nelerdir?

Perikardiyal nokta … iki tendon arasındaki perikardiyal noktanın sıkışması, ön kolun iç kısmında bileğin üç parmak altında; Araç tutması, mide bulantısı, karpal tünel sendromu ve baş ağrılarının etkilerini azaltmak için kullanılır. İki tendonun ortasına 4-5 saniye kadar bastırmanız yeterli olacaktır.

Huzur Denizi Noktası… Göğüs kemiğinin ortasında bulunan bu nokta, ucunun 4 parmak üzerindedir; Kronik yorgunluk, stres, depresyon, korku ve kaygı için etkilidir. Parmak ucunuzla bu bölgeye 1 dakika masaj yapmanız yeterli olacaktır.

Tai chun noktası… Tai chun noktası ayak başparmağı üzerindedir, ayak başparmağı ile ikinci parmağın buluştuğu nokta; Göz problemleri, baş ağrısı ve yorgunluk için etkilidir. Bu noktaya 2 dakika boyunca hafifçe bastırın ve günde 3 kez tekrarlayın.

Rüzgar Evi Noktası… Kafatasının altındaki çöküntünün ortası olan bu nokta; Boğaz ağrısı ve baş ağrısı için etkilidir. Bu nokta aynı zamanda burun kanaması ve rahatlama için de kullanılır. Parmak ucunuzla bastırın ve 2 dakika bekleyin. Gerekirse tekrarlayın.

Parmak eklemi… Bu, elinizin baş parmağı ile işaret parmağı arasındaki noktadır. Diş ağrısı, boyun ve omuz ağrıları ve hatta bazen migren atakları için etkili olabilir. Dairesel hareketlerle 1 dakika masaj yapmak yeterli olacaktır.

Havuz Kıvrımlı Nokta… Kolunuzu büktüğünüzde dirseğinizin yanındadır. Kabızlık, ishal, karın ağrısı, boğaz ağrısı, dirsek problemlerini gidermek için kullanılan bir noktadır. Bir dakika boyunca, kolu dirsekte bükerek saat yönünde kuvvetli bir masaj yapmak bölgeyi uyaracaktır.

Kunlun Dağı Noktası… Ayak bileği ekleminiz ile Aşil tendonu arasında bulunan bu nokta; Mesanenin çalışmasını ve vücuttaki ağrıların giderilmesini sağlar. Ayrıca alt sırttaki omurgayı güçlendirmek için kullanılır. Basınç uyguladıktan sonra bu noktaya 1 dakika basmanız yeterli olacaktır.

Üçüncü gözün noktası… Bu nokta iki kaşın ortasında yer alır; Burun tıkanıklığı, baş ağrısı, sinüs problemlerinde etkilidir. Stres, uykusuzluk, kaygı gibi durumlarda rahatlamak için de kullanılır. Yaklaşık 1 dakika bu noktaya basmanız yeterli olacaktır.

Çin tıbbında basınç uygulayan bu akupunktur noktalarının isimleri şöyledir: Baş ağrısı için Yindang noktası, sırt ağrısı için Ling Gu noktası, diş ağrısı için Hukou ve Xiaguan noktaları, omuz ağrısı için Jianjing noktası, kalp ağrısı için Neiguan noktası olarak bilinir. , Adet ağrısı için Taichung noktası.

Yiyecekler ruh halinizi etkiler mi?

Vücudumuzun tüm bölümleri gibi beynimizin de düzgün çalışması için doğru yiyeceğe ihtiyacı vardır. Bu nedenle, belirli yiyeceklerin veya temel besinlerin eksikliği de ruh halimizi etkileyebilir.

İyi bir ruh hali menüsü

Bu konuda yapılan araştırmalar, sağlıklı bir diyetin ve balık yağı gibi bazı yiyeceklerin ruh halini olumlu yönde etkilediğini ve beyni depresyondan koruduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, tek başına yiyeceğin beyinde analiz edilen değişiklikleri indüklediği sonucuna varmak zordur. Bu bir süreçtir ve düzenli ve sağlıklı beslenme ile gerçekleşebilir.yiyecekler ve ruh sağlığı, ruh sağlığını koruma, ruh sağlığı için tüketilmesi gerekenler

Omega-3 yağı

Omega-3 yağı, özellikle somon, sardalye ve uskumru gibi yağlı balıklarda vücut tarafından üretilmeyen ve beyin fonksiyonlarının gerçekleşmesine büyük katkı sağlayan bir yağ asididir.

Araştırmalar bazı durumlarda balık yağı takviyelerinin depresyon gibi ruhsal bozukluklar üzerinde de olumlu etkisi olduğunu gösteriyor. Omega-3 sadece beyin fonksiyonlarını iyileştirmek ve depresyonla savaşmakla kalmaz, aynı zamanda kalbin korunmasına da yardımcı olur.

Omega-3 kaynakları

Omega-3 almanın en doğal yolu haftada 2-4 kez balık yemektir. Bu miktar hamile ve emzikli kadınlar için haftada 2 defadan fazla olmamalıdır.

Bitki tohumları, kabuklu yemişler, soya peyniri, kabak ve keten tohumu gibi sağlıklı kabul edilen yiyecekler de omega-3 kaynakları açısından zengindir.

Omega-3 takviyeleri, doktor kontrolünde reçetesiz satılan balık yağı tabletleri ile de alınabilir.

Beyaz et ve süt ürünleri

Kümes hayvanları, balık ve süt ürünlerinde triptofan vücudun ihtiyaç duyduğu ancak kendi başına üretemediği esansiyel bir amino asittir. Triptofan, mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin hormonunun üretimini arttırır. Vücuttaki triptofan seviyeleri düşük olduğunda serotonin seviyeleri düşer ve bu mutsuzluk ve sinirliliğe neden olabilir.

Protein

Yemek sırasında tabakları protein içeren besinlerle doldurmalısınız. Yağsız et, yumurta, süt ve baklagiller en fazla protein içeren besinlerdir. Yağsız süt ve süt ürünlerini tercih etmek, etleri yağ ilave etmeden ve yağdan ve deriden ayırmadan pişirmek, doymuş yağ ve tuzdan uzak durmak da önemli sağlık tüyoları. Yağda kızartmak yerine ızgara yapmak, buharda pişirmek veya yağsız tavada kızartmak tercih edilebilir.

Çikolata

Stresli olduğumuzda veya üzgün olduğumuzda çikolataya sarılırız. Bazı araştırmalar, bitter çikolata yemenin ruh sağlığı için faydalı olabileceğini öne sürüyor, ancak nasıl duracağımızı bilmediğimizde, mutluluk için yediğimiz çikolata kilo olarak geri dönebilir ve böylece mutsuzluğun yeni bir nedeni haline gelebilir. Doğal çikolatalar, yapay maddeler içermez, kakao oranı yüksektir ve sağlıklıdır ancak tüketilen çikolatanın çok fazla yağ ve şeker içermemesine özen gösterilmelidir.

Çikolata tüketimini kontrol altında tutun;

1 ila 2 kareden (25 g) fazla çikolata tüketmeyin.

p veya daha fazla kakao içeren çikolataları tercih edin.

Folik asit

Folik asit, kırmızı kan hücrelerinin üretimine yardımcı olan ve doğmamış çocuklarda doğum kusurlarını önleyen bir B9 vitaminidir. Ispanak, pancar ve avokado gibi meyve ve sebzelerde bulunur.

Araştırmalar, folatın depresyon tedavisinde önemli bir rol oynayıp oynamadığını henüz tam olarak kanıtlayamasa da, şu ana kadar elde edilen sonuçlar, depresyonu olan kişilerin vücudundaki folat miktarının düşük olduğunu kanıtlıyor.

Akdeniz diyeti

Araştırmalar meyve ve sebzeler, kuruyemişler, kepekli tahıllar ve balıktan zengin bir diyet olan Akdeniz diyetinin işlenmiş ve doymuş yağdan zengin bir diyet olması ve sağlıksız gıdalar gerektirmemesi nedeniyle depresyonu azalttığını ve depresyon süresini kısalttığını gösteriyor. .

Menünüzü bir Akdeniz diyetine koyun!

Sebzeler, meyveler, kepekli tahıllar, baklagiller ve kuruyemişler için tabakta yer bırakın.

Zeytinyağı gibi doymamış bitkisel yağları tercih edin

Kırmızı et alımınızı sınırlayın ve işlenmiş etlerden kaçının.

Haftada en az 2 kez balık yiyin,

Skalyoz Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Skolyoz tedavisi, kişinin skolyozunun yaşına, durumuna ve derecesine bağlı olarak değişebilir. Çocuklar için ameliyat klasik bir tedavi olarak kabul edilirken, yetişkinler için hastanın yaşına ve diğer tıbbi durumlarına bağlı olarak geçici bir korse veya fizik tedavi önerilebilir.skolyoz tedavisi, skolyoz tedavisi neden yapılır, skolyoz sebepleri

Doğuştan (doğuştan) skolyoz için tedavi seçenekleri

Kontrollü izleme:

Bu periyodik tıbbi muayeneler ve röntgenler ile yapılır ve eğrilikte bir artış olmadıkça (cerrahi tedaviden sonra da yapılmalıdır) herhangi bir özel tedavi olmaksızın iskelet sistemi olgunluğa ulaşana kadar devam eder.

Ameliyat:

Günümüzde büyümekte olan bir çocukta konjenital spinal deformiteleri tedavi etmek için kullanılan cerrahi tedavilerin çoğu, omurgayı kaynaştırmadan veya sınırlı bir alanla birleşmeden eğriliği kontrol etmeye çalışır.

Genç skolyoz için tedavi seçenekleri

Küçük yaşta ortaya çıkan skolyozun tedavi seçenekleri çocuğun yaşına, eğriliğin tipine ve yerine göre farklılık gösterse de genel olarak 3 gruba ayrılabilir.

Bunlar:

Gözlem

korse tedavisi

skolyoz ameliyatı

Skolyoz ve korse tedavisi

Skolyoz 20 derecenin üzerinde ise korse tedavisi hem küçük çocuklarda hem de daha büyük çocuklarda kullanılabilir. Ancak çok küçük çocuklar (0-5 yaş) korse giymekte zorlandığından genel anestezi ve alçı ile düzeltme tercih edilebilir.

Omurga eğriliği 40 derece ve üzerinde olan daha büyük çocuklarda korse tedavisi uygulanmamalıdır. Küçük çocuklar için durum biraz farklıdır.

Genç yaşta skolyoz ile omurga eğriliğinin ilerlemesini yavaşlatmak için bir ortez ortezi 60 dereceye ulaşabilir. 60 dereceden fazla bir eğrilik ile, skolyoz cerrahisinin cerrahi yöntemi tercih edilir.

Yetişkinlerde skolyoz için tedavi seçenekleri

Erişkinlerde skolyoz tedavisinin seçimi ağrı ve eğriliğin derecesine ve eğriliğin ilerleyip ilerlemediğine bağlıdır. Tipik olarak bir hastaya uygulanan ilk tedaviler ameliyatsız tedavilerdir.

Fiziksel bir terapist eşliğinde fiziksel durumu iyileştirmek, stabilize etmek, güçlendirmek ve germek için yapılan egzersizler kas spazmını hafifletebilir ve ağrıyı azaltabilir. Ancak bu egzersizlerin skolyozun ilerlemesini önlemede rol oynadığı tam olarak ortaya konulamamıştır.

Tüm cerrahi olmayan yöntemlere rağmen tedaviye yanıt vermeyen, bu dönemde ağrıları artan (6 hafta, 6 ay) ve sakatlık gelişen hastalarda skolyoz cerrahisi önemli bir alternatif yöntem olabilir. Eğriliğin yanı sıra hastalarda dar bir kanal veya sinirde kuvvetli basınç nedeniyle idrar ve dışkı kontrolü. Kaslarda kuvvet kaybı veya kuvvet kaybı varsa skolyozun cerrahi tedavisi tercih edilebilir.

Her öksürük ve nefes darlığı Covid-19 belirtisi değildir!

Covid-19 salgını tüm dünya insanlarına evde izole olmayı, giderek yaygınlaşan dezenfeksiyon yöntemlerini incelemeyi ve uygulamayı, sosyal mesafe kavramını ve bir yaşam biçimi olarak hayatımıza girmesini öğretti. Televizyonda ve sosyal medyada paylaşılan görüntüler, günlük bildirilen yeni vaka sayısı ve ölen hasta sayısı, yoğun bakım ünitesindeki hasta sayısı ve ventilatöre bağlanan hasta sayısı gibi veriler, dünyada neler olabileceğini gösterdi. Bu hastalıktan mustarip olan insan ve toplum, ayrıca sağlık kuruluşlarının doğru ve etkin bir şekilde örgütlenmesinin ve her devletin aldığı tedbirlerin etkili veya etkisiz olmasının önemini ortaya koymuştur.covid belirtisi, covid nasıl belli olur, covid belirtileri nelerdir

Bu hastalığın tüm yaş gruplarını etkilediği unutulmamalıdır. 50 yaş altı kişilerde kronik bir hastalık yoksa hastalık daha kolay atlatılır. Yaştaki her 10 yıllık artışla birlikte prognoz ve mortalite kötüleşir. 54 yaş altı ölüm oranı %1, 55-64 yaş grubunda %1-3, 65-84 yaş grubunda %3-11, 85 yaş üstü grupta -27’dir. Bu nedenle ülkemizde 65 yaş üstü kişilerin evde izolasyonu talep görmekte ve kullanılmaktadır.

Hangi kronik hastalıklar risk altındadır?

– Kanser, lösemi ve lenfoma tanısı almış hastalar

– Organ veya kemik iliği nakli geçirmiş hastalar

– Astım veya kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) gibi kronik akciğer hastalığı olan kişiler

– Diabetes mellitus (diyabet), hipertansiyon, kalp ve serebrovasküler hastalıklar (demans, Alzheimer hastalığı ve yatalak bakım hastaları)

– Böbrek, kalp ve karaciğer yetmezliği olan hastalar

Yurt dışında takip ettiğimiz ve rapor ettiğimiz Covid-19 hastalarından edindiğimiz tecrübeler bize göstermiştir ki, hastalığı stabil olan bir hekim tarafından düzenli kontrol ve tedavi gören astım ve KOAH hastalarının risklerinden farklı değildir. bu hastalığa yakalanmak. Sigara içmeye devam eden ve hastalıkları kontrol altına alınmayan grupta risk daha fazladır.

Panik atak ve bahar alerjisi semptomları COVID-19 ile karıştırılabilir

COVID-19 tanısı konan hemen hemen tüm hastaların ana şikayeti yüksek ateştir. Nefes darlığı ve öksürük eşlik edebilir. Bu dönemde kliniğimize nefes darlığı şikayeti ile gelen hastaların çoğu psikojenik kökenli olup, korku ve panik atakların neden olduğu ve kendilerini hava açlığı şeklinde gösterirler. Astımlı hastalarda bahar alerjisi ve bronş hassasiyeti, polen ve ev tozu alerjilerinin neden olduğu burun akıntısı ve kuru öksürük de baharın gelmesiyle birlikte tabloyu bozar. İşyerinde ve evde elleri yıkamak mümkünken, el dezenfektanlarının ve kolonyanın kapalı mekanlarda sık kullanılması öksürük nöbetlerine ve nefes darlığına neden olabilir.

COVID-19’un farklı hastalarda yarattığı şey

Tüm enfeksiyonlar gibi şeker hastalarında da Covid pnömonisi kan şekeri regülasyonunu bozabilir. Kontrolsüz kan şekeri seviyeleri Covid enfeksiyonunun hızla yayılmasına neden olur.

Sırt ve göğüs ağrısı, yüksek ateşle birlikte kendini gösteren bir şikayettir. Kalp krizi veya kas sertliği göz önüne alındığında, bu bölgede gelişmiş Covid pnömonisi fark etmeyebilirsiniz. Göğüs BT taraması ile tanı kolayca konulabilir. Ayrıca perikardit ve miyokardit, Covid hastalarında ortaya çıkan ve bu ağrıların bir yansıması olabilen bir komplikasyondur.

Genel durumu hızla bozulan ve yoğun bakıma ihtiyacı olan hasta gruplarında koagülopati ve intravasküler pıhtılaşma gelişir. Hastalarda bu parametrelerin izlenmesi ve tedaviye erken dönemde antikoagülanların eklenmesi önemlidir.

Ülkemizde yoğun bakım ünitesinde yatan hasta sayısı, mekanik ventilasyona bağımlı hasta sayısı ve ölüm oranı, Sağlık Bakanlığımızın ilk günlerde tanı ve tedavi algoritmaları geliştirmesi nedeniyle diğer ülkelere göre düşük kalmıştır. salgın ve sık sık güncellendi.Doktorların bu hastalıktaki deneyimi göz önüne alındığında. Doktorların ve diğer sağlık personelinin özverili çalışması, tedavide inisiyatifin hızlı bir şekilde ortaya çıkması ve hastanın yararına kullanılması – bunlar başarının en önemli bileşenleridir.

Sağlık sistemimizin sağlıklı ve verimli çalışmasına güvenin, evde izolasyonu sağlayalım, sosyal mesafeyi koruyalım, cerrahi maske takıp ellerimizi yıkayalım, panik atakları ve kendi içimizde psikolojik travmaları önleyelim. Endişelenme, emin ellerdesin.